Vahdettin'in cenazesi neden kabul edilmedi?

Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in ölümü ve cenazesinin durumu, tarihsel belgeler ve araştırmalar ışığında ortaya çıkan karmaşık bir meseledir.

Vahdettin'in cenazesi neden kabul edilmedi?
İtalyan tarihçi Riccardo Mandelli’nin çalışmaları, Vahdettin’in yaşamının son yıllarını ve ölümünü derinlemesine inceleyerek, bu konunun gizemlerini gün yüzüne çıkarmıştır. Vahdettin, 16 Mayıs 1926’da İtalya’nın Sanremo kentinde hayatını kaybetmiş, ardından cenazesiyle ilgili ciddi tartışmalar başlamıştır. Vahdettin’in Ölümü ve Şüpheli DurumlarVahdettin’in ölümü, şahitlerin yokluğunda ani bir şekilde gerçekleşmiş, bu durum otopsi yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Fransız Konsolosu Robert Armez, Vahdettin’in naaşını inceledikten sonra, ölüm nedenine dair çeşitli şüpheler ortaya atmıştır. Yapılan incelemelerde, Vahdettin’in kalp hastalığına dair bir bulguya rastlanmamış; ölümünden yaklaşık kırk saat sonra bile naaşında hızlı çürüme belirtileri gözlemlenmemiştir. Armez’in raporlarında, “Bütün ailenin iddiası, kalp krizinin imkansız olduğu yönündeydi” ifadesi, ölümün ardındaki gizemi daha da derinleştiren önemli bir detaydır. Defin Sorunu ve Cenazenin AkıbetiVahdettin’in cenazesinin nerede gömüleceği, cenaze sonrası en büyük sorun haline gelmiştir. Hristiyan topraklarında gömülmesi düşünülemezken, padişahın Mekke’ye defni ise imkânsız olarak değerlendirilmiştir. Trablus bir seçenek olarak düşünülse de, en güvenli çözümün Şam olduğu belirlenmiştir. Bu durum, o dönemin siyasi ilişkileri ve Vahdettin’in hanedan geçmişiyle de doğrudan ilişkilidir. Armez’in notlarında, “Bu cenaze artık külfet vermeye başlamıştı” ifadesi, durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Cenaze işlemleri sırasında, Vahdettin’in naaşı bir seraya taşınmış ve bu süre zarfında cenazenin taşınması için uygun bir liman seçimi bile belirsiz kalmıştır. Vahdettin’in vefatından üç hafta sonra, cenaze işlemlerinin hâlâ tamamlanmamış olması, hem siyasi hem de toplumsal açıdan bir sorun haline gelmiştir. Sanremolu alacaklıların cenaze masraflarını talep etmesi, durumu daha da zorlaştırmış; bu durum, cenaze işlemlerinin ne kadar karmaşık hale geldiğini göstermektedir. Sonuç ve Tarihsel ÖnemiVahdettin’in naaşının ortada kalması, sadece bir cenaze meselesi değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerindeki siyasi ve toplumsal çalkantıların da bir yansımasıdır. Elde edilen belgeler ve belgelerin ışığında, Vahdettin’in ölümünün ardından yaşanan bu karmaşık süreç, tarihsel araştırmalar için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Vahdettin’in cenazesinin akıbeti, sadece onun değil, aynı zamanda Osmanlı hanedanının ve tarihinin de sonunu simgeler. Bu olay, geçmişin derinliklerinde kaybolmuş bir hikâyenin gün yüzüne çıkmasına vesile olmuştur.